Afganistan’da dört çocuğu ile zorluklar içinde yaşayan Yusuf Amca’nın hayatına umut olduk. Tekerlekli sandalyesiyle gelen sevinci birlikte paylaşın
İçerikler / Yusuf Amcanın Hikayesi
Hayat, bazen sadece yürüyebilmekle bile çok şey ifade eder. Hele ki yaşadığınız topraklarda savaş, yoksulluk ve çaresizlik kol geziyorsa... İşte böyle bir coğrafyada, Afganistan’ın sessiz sokaklarında yaşayan bir adam var: Yusuf Amca.
İlerlemiş yaşına rağmen, Yusuf Amca hâlâ hayata tutunmaya çalışan bir baba. Dört çocuğu var. Gözleriyle, ses tonuyla, suskunluğu ve bakışıyla anlatıyor tüm yaşanmışlıklarını. Kelimelere ihtiyaç kalmıyor çoğu zaman. Çünkü yoksulluk, yorgunluk ve yalnızlık sessizce konuşur.
Bir evi var ama geçimi yok. Hiçbir yerden geliri olmayan Yusuf Amca, yalnızca zaman zaman ulaşan yardımlarla ayakta kalmaya çalışıyor. Her gün biraz daha zorlaşıyor hayat onun için. Yaş ilerliyor, beden yoruluyor, ama baba olmak, çocuklarına sığınacak bir çatı, bir lokma ekmek sunma isteği hiç eksilmiyor.
Afganistan’daki yardım çalışmalarımız sırasında, bir gün ekmek dağıtımı yaparken tanıştık Yusuf Amca’yla. Gözleri yerden kalkmıyordu önce. Sessizdi, yorgundu. Ama en çok da çaresizdi. Yürümekte zorlanıyordu. Eski, yıpranmış ve neredeyse parçalanmak üzere olan bir tekerlekli sandalye ile güçlükle hareket ediyordu.
Yaklaştık. Konuştuk. Durumunu dinledik. İçten gelen bir dua vardı dudaklarında. Ve biz o an anladık ki, bir hayat bazen yalnızca bir sandalyeyle değişebilir.
İyilik Yolu İnsani Yardım Derneği olarak vakit kaybetmeden harekete geçtik. Yusuf Amca’nın ihtiyaçlarını not aldık ve kısa sürede, yepyeni, sağlam ve kullanışlı bir tekerlekli sandalyeyi kendisine ulaştırdık.
O anı tarif etmek zor. Yusuf Amca'nın yüzünde beliren o mahcup ama sevinç dolu tebessüm… Gözlerinin kenarına yerleşmiş yaşlar… Ve o derin “teşekkür” bakışı… İşte bu, bizim için her şeyin karşılığıydı.
Bazen küçük bir dokunuş, bir insanın hayatında büyük bir kapı aralar. Yusuf Amca için o kapı, tekerlekli sandalyesi oldu. Şimdi daha rahat hareket edebiliyor, dışarı çıkabiliyor, komşularını ziyaret edebiliyor, hayatla yeniden bağ kurabiliyor.
Bu hikâye, sadece Yusuf Amca’nın değil, aslında hepimizin hikâyesi. Çünkü biz inanıyoruz ki, iyilik sınır tanımaz, dil bilmez, coğrafya ayırt etmez. Nerede bir ihtiyaç sahibi varsa, orada insanlık sınavı başlar.
Ve biz bu sınavda iyiliği yaymak için yoldayız.
İyilik Yolu olarak, Yusuf Amca’nın kalbine dokunabildiysek ne mutlu bize. Çünkü biz biliyoruz ki:
“İyilik kalıcı olunca, gerçekten güzel olur.”
Bugün bir sandalyeyle bir hayatı kolaylaştırdık. Yarın, bir yüreğe daha umut olabiliriz.
Gelin, birlikte yürüyemeyenlerin ayağı, konuşamayanların sesi, yalnızların dostu olalım.
İyilik Sarsın Dünyayı.