İstihare, bir Müslümanın yapmayı düşündüğü bir işin dünya ve ahiret açısından hayırlı olup olmadığını anlamak için Allah'tan bir işaret veya yardım istemesidir.
İçerikler / İstihare Namazı Nedir?

İstihare, bir kişinin yapmayı düşündüğü işin hayırlı mı yoksa hayırsız mı olduğunu anlamak için bir işaret istemesidir.
İnsanlar bazen hayatlarında önemli karar alacakken veya seçim yapacakken, dünya ve ahiret açısından hangisinin daha hayırlı olduğunu anlayamaz. Anlayabilmek için de istişare ederek Allah’tan yardım diler. Bu açıdan istihare, yapılacak işin hayırlı olmasını; hayırlı ise gerçekleşmesini Allah’tan dilemek ve O’ndan yardım istemektir. Bu doğrultuda Müslümanlar için istiharenin önemi oldukça fazladır.
Hz. Peygamber ashabına her işte istihareyi, Kur-an’ın bir suresini öğretir gibi öğretmiştir (Buhârî, Teheccüd, 28 [Bâb Başlığı]; De‘avât, 48 [6382]; Tevhîd, 10 [7390]).
İstihare namazı menduptur. Birinci rekatında Fatiha’dan sonra Kafirun suresi; ikinci rekatında Fatiha’dan sonra İhlas suresi okunur. Namazın ardından istihare duası yapılır.
2 rekatlık nafile bir namaz olan istihare namazı, kerehat vakitleri haricinde istenilen her vakit kılınabilir.
Hz. Peygamber, istiharede şöyle dua edilmesini tavsiye etmiştir:
“Allah’ım! Senden, ilminle hakkımda hayırlı olanı bana bildirmeni, kudretinle bana güç vermeni istiyorum. Senin büyük fazlı kereminden ihsan etmeni istiyorum. Senin her şeye gücün yeter, ben ise acizim; sen her şeyi bilensin, ben ise bilmem; çünkü sen bütün gizli şeyleri en iyi bilensin. Allah’ım! Yapmayı düşündüğüm bu iş, benim dinim, hayatım, dünyam ve ahiretim bakımından hakkımda hayırlı olacaksa, bunu bana takdir eyle, onu bana kolaylaştır, uğurlu ve bereketli eyle! Eğer bu iş, benim dinim, yaşayışım, dünyam ve ahiretim bakımından kötü ise onu benden, beni ondan uzaklaştır. Hayır, nerede ise onu bana takdir et ve onunla beni hoşnut eyle!” (Buhârî, Teheccüd, 28 [Bâb Başlığı]; De‘avât, 48 [6382]; Tevhîd, 10 [7390]).
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْتَخِيرُكَ بِعِلْمِكَ وَأَسْتَقْدِرُكَ بِقُدْرَتِكَ وَأَسْأَلُكَ مِنْ فَضْلِكَ العَظِيمِ، فَإِنَّكَ تَقْدِرُ وَلاَ أَقْدِرُ وَتَعْلَمُ وَلاَ أَعْلَمُ وَأَنْتَ عَلَّامُ الغُيُوبِ، اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ أَنَّ هَذَا الأَمْرَ خَيْرٌ لِي فِي دِينِي وَمَعَاشِي وَعَاقِبَةِ أَمْرِي - أَوْ قَالَ عَاجِلِ أَمْرِي وَآجِلِهِ - فَاقْدُرْهُ لِي وَيَسِّرْهُ لِي، ثُمَّ بَارِكْ لِي فِيهِ وَإِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ أَنَّ هَذَا الأَمْرَ شَرٌّ لِي فِي دِينِي وَمَعَاشِي وَعَاقِبَةِ أَمْرِي - أَوْ قَالَ فِي عَاجِلِ أَمْرِي وَآجِلِهِ - فَاصْرِفْهُ عَنِّي وَاصْرِفْنِي عَنْهُ وَاقْدُرْ لِي الخَيْرَ حَيْثُ كَانَ ثُمَّ أَرْضِنِي.
‘’Allâhümme innî estehîrüke bi-‘ılmike ve estakdirüke bi-kudretike ve es’elüke min fadlike’l-‘azîm. Fe-inneke takdiru ve lâ akdiru ve ta’lemü ve lâ a’lemü ve ente ‘allâmü’l-ğuyûb.
Allahümme in künte ta’lemu enne hâze’l-emre hayrun lî fî dînî ve me’îşetî ve ‘âkıbeti emrî fe yessirhü lî. Sümme bârik lî fîh. Ve in künte ta’lemü enne hâze’l-emre şerrun lî fî dînî ve me’îşetî ve ‘âkıbeti emrî, fa’srifhü ‘annî vasrifnî ‘anhü vakdir liye’l-hayra haysü kâne. Sümme ardınî bihî.’’
“Ey Allah’ım! Senin ilmine güvenerek senden hakkımda hayırlısını istiyorum ve kudretine sığınarak senden kudret istiyorum ve senin sınırsız lütfundan bana ihsan etmeni istiyorum; çünkü sen, her şeye kadirsin, ben bir şeye kadir değilim. Sen bilirsin, ben bilmem, Sen bilinmeyenleri bilirsin.
Allah’ım! Senin ezelî ilminde, yapmayı düşündüğüm bu iş benim dinim ve dünyam ve geleceğim açısından hayırlı olacaksa, bu işi benim hakkımda takdir buyur, onu bana kolaylaştır, uğurlu ve bereketli eyle. Eğer bu iş senin ezelî ilminde, benim dinim ve hayatım hakkında ve işimin akıbeti hakkında -erken veya geç olmasında- şerli ise onu benden geri çevir, beni de ondan vazgeçir ve benim için nerede olursa olsun yalnızca hayırlı olanı takdîr et, sonra beni ona râzı kıl.” (Tirmizî, Salât, 349; Buharî, De’avât, 48;).
Câbir radıyallahu anh şöyle aktardı:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tıpkı bir Kur’an sûresini öğretir gibi, bize her iş için istihâre yapmayı öğretirdi. Şöyle buyururdu:
“Herhangi biriniz bir iş yapmak istediğinde, farz namazlardan ayrı olarak iki rekât namaz kılsın, sonra da şöyle desin:
Allahım! Sen her şeyi bildiğin için, hakkımda hayırlı olanı bana da bildirmeni, senin gücün her şeye yettiği için, beni başarılı kılmanı ve hayırlı olanı nasip etmeni, senin o büyük kereminden niyaz ederim. Çünkü senin gücün her şeye yeter, benimki yetmez; sen her şeyi bilirsin, ben bilemem. Şüphesiz sen görülüp bilinmeyenleri de bilirsin.
Allahım! Eğer bu işin benim dinim, dünyam ve âhiretim için hayırlı olduğunu biliyorsan (râvi, sözün burasında Hz. Peygamber’in hangi ifadeyi kullandığında tereddüt etti. Onun şöyle demiş olabileceğini söyledi: “şimdi veya daha sonrası için hayırlı olduğunu biliyorsan”) onu yapmayı nasip et, kolaylık ver ve onu bana mübarek kıl. Şayet bu işin benim dinim, dünyam ve âhiretim için kötü olduğunu biliyorsan (yine râvi, sözün burasında Hz. Peygamber’in hangi ifadeyi kullandığında tereddüt etti. Onun şöyle demiş olabileceğini söyledi: “şimdi veya daha sonrası için kötü olduğunu biliyorsan”) onu benden, beni ondan uzaklaştır. Hayır nerede ise onu bana nasip et, sonra da gönlümü bu sonuca râzı kıl!” der ve isteyeceği şeyi söylerdi (Buhârî, Teheccüd 28, Daavât 48, Tevhîd 10. Ayrıca bk. Tirmizî, Vitr 18; İbni Mâce, İkâme 188.).
İstihare bağlayıcı değildir. İstiharede, kabin mutmain olduğunu söyleyen kişinin kalbiyle alakalı kararı ayet gibi hadis gibi kesin bir durum oluşturmaz. İnsanlar durumları, bilginin etkisinde kalarak kalplerinin mutmain olduğunu da sanabilirler. Bu noktada Allah’tan gelmiş bir bilgi gibi istihareyi görmek mümkün değildir.
İstihareyi ayette yazılı gibi anlamak caiz değildir. Nihayetinde istihare sonuçları itibariyle insanı boyuttadır. Sonucuna uyulmaması da yasak değildir.
İstiharenin ardından rüya görülmesinin ve görülen rüyanın iyiye ya da kötüye yorumlanmasının dayanağı bulunmaz. İstihare namazının kılınmaması durumunda, yalnızca duasının okunmasıyla yetinilir.
İbadet etmek ve sevap işlemek gibi iyi olduğu, haram ve günah gibi kötü olduğu kesin olarak bilinen durumlarda istihare yapılmaz.
İstihare, yapılacak işin doğru olup olmadığında tereddüt edilen durumlarda yapılır ve yedi kez tekrarlanabilir.
İstiharenin ardından insanın gönlüne bir açıklık gelir ve ilk kez kalbe doğan şeyin hayırlı olduğu kabul edilir ve buna göre hareket edilir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, 2/26-27).